Sadullah DULKADİR

Sadullah DULKADİR


KİM BU HAYDAR

20 Mart 2022 - 15:04 - Güncelleme: 22 Mart 2022 - 22:25

Haydar Amca’yı bir kış gecesi hanımın köyünde tanıdım. Kendisi Şah Muratlı köyünün en çalışkanlarından biri, ayrıca da orası benim kayın validemin de köyü. Şimdi birileri bana hanım köylü diyecek ne yapalım desinler. Bu arada asıl olan sevgiyi yayabilmek, hiç tanımadığın bir kişiyi sevebilmek ve onun çoğalarak artmasını sağlayabilmek ve kötülüğün katili yapabilmektir. Çünkü sevgide asıl olan güven, sadakat ve samimiyettir. Bazen sorun olarak görünen şeylerin cevabı kendi içindedir. Hiç kimseyi kırmadan dökmeden yapabilmek, bu çok zordur kimileri bunu becerir bir sanatkâr olur, kimileri bunu anlamaz enayi olur. Haydar Amca son derece çalışkan mı çalışkan bir adam mı? Evet, tıpkı “Sadullah” dedem gibi. Bu arada dedemi hiç görmedim sadece anlatılanlardan biliyorum, bir de fotoğrafı var. Necati amcam gibi çalışkan olduğunu varsayıyorum, çünkü hiç görmedim. Dedem ben doğmadan çok önce ölmüş. Babamın adı Atila, aynı zamanda oğlumun da adı, ama tarihteki “Atilla” değil, isim verirken ben ona özen gösterdim. Dedesi gibi olsun daha ne istiyor al sana tarihteki Atila. Oğlum Atila bazen babam gibi davranır, tıpkı günümüzdeki çocukların velilerinin cebinden aldığı gibi. Z kuşağı her şeyden anlıyor canım! Hayır, sadece papağan gibi ezberliyor. Bu arada Nevzat Amcam, Kırşehir sanayisin de tanınmış esnaflardandır. Siyasi görüşü bizden farklıdır. amma çift kanatlı bir melektir. Benim çocukluktan beri hayalim onu hacca göndermekti. Kendisi namazını da kılar. Bir de geleneklerimize benden daha bağlı. Ama onun da unuttuğu bir şey var. Aslında biz Molla Mustafaların torunlarıyız, Mahsenli Ali Efendi’nin en yakın dostunun torunlarıyız. Bizde maya sağlam yani bize hafif bir iman kıpırtısı dek gelsin, tıpkı Karahanlılar’ın İslamiyet’i kabul ettiği gibi biz de bir bakmışsın kendimizi tıpkı Rüştü Dedem gibi Mekke’de, tıpkı kendimizi Mekke’ de bulmuşuz. Ama bu durum gitmeyenlerin salih insanlar olmadığını göstermez, onların da her biri bir ocaktır. Oğlum sen iyi ki başbakan olmuyorsun. Ben küçükken; ”Sen başbakan olsan bizim uşakları işe sokmazsın, derdi. Ben ise zorlu bir zaman yolculuğundan geçtim. Nasıl mı? Daha çok küçüktüm üç ya da dört yaşında Gürsel amcamın kamyonu ile geldik. Mulla isimli kadının köhne bir evine oturduk. Bu günkü deyimiyle gece kondu. Babam’ın sınavı kazanmasında dayısının katkısı çok fazladır.Allah da yiğenin karşısına  ve kondurdu.O zamanlar babamın yiğenini Yunus abinin fırtına gibi estiği dönemlerdi. Bu yüzden oğluma isim koyarken tarihteki Atilla yani tanrının kırbacı  yerine,”atila” yani babamın adını koydum. Rabbim ismi ile yaşatsın dedesini örnek alsın gelecekte de tıpkı günümüzdeki gibi iyi bir insan olsun. Babam,tıpkı Dede Korkut gibi hep anlatır ben ve tüm dostları da dinlemekten zevk alırız. Çünkü bu bizdeki özdür, bizi birbirimize bağlayan manyetik bir çekim kuvvetidir. Lafı fazla uzatmadan konuya dönelim.
Haydar Amca zamanında köyde motorculuk yaparken bir gün oğlu bisiklet ister. Bisiklet o dönem çok pahalıdır. Haydar amcanın oğlu bisiklete binmek isterken ağlar. Bunun üzerine Almancı tanıdıklarına gitmek ister, bisiklet vermez, o dönemde Almancıların parasının pek kıymetli olduğu dönemdir. Ancak bir taraf da kıymetini bilir başka bir taraf ise kıymetini bilmez, neden mi? O dönem Almanya’ya giden zenginlerin de kişileri imtihan etme gibi hastalıkları vardır da ondan….Günümüz de yok mu günümüz de de var. O dönem haydar amca da kapı kapı para arar. O dönem yiğit bir alevi çıkar al kardeşim bu para senin der. Sonra da haydar amca artık inatçı bir kimliğe bürünür ve alevileri kendine dost edinir. Ekmeğinin peşinden koşar ve çift sürer en doğal ürünleri elde etmeye çalışır. Köylü inadına laf geçiremediği için “İnatçı Haydar” lakabını koyar. Haydar Amca’nın çocukları şimdilerde çok güzel yerlerdedir. Hatta bir o kadar da dürüst ekmeğinin peşinde insanlardır.
               Lafın sonuna gelecek olursak bir köyde Sadullah Dedem, başka köyde Haydar Amca, başka köyde de başkası….Ortak kaderleri yaşamış, ortak sıkıntıları çekmişler…Bazen zenginlik yanlış anlaşılmış; bazen fakirlik, bazen dostluk yanlış anlaşılmış; bazen düşmanlık, bazen geçmiş yanlış anlaşılmış bazen gelecek…O halde yanlış anlamaya ne gerek var…Hayatta sevmek varken mutlu olmak ve mutlu etmek varken…Koşulsuz şu bu o demeden, şucu, bucu, ocu demden. Ne gerek var… Selam ve dua ile…