Mustafa ALTINSOY

Mustafa ALTINSOY


AİLE HAYATIMIZA YAKINDAN BAKMAK

01 Ocak 2023 - 15:20



Bir önceki makalemizde“Yeni çağda aileyi yeniden kurmak” başlığı altında aile yapısının toplum için önemi üzerinde durmuştuk. Şimdi ise birazda iğneyi kendimize batırarak aile hayatımıza biraz daha mercek altına alıp gördüğümüz eksikleri ve sebeplerinin bazılarının üzerinde durmaya çalışacağım.

•             ¬Ekonomik kalkınmacılığın, bireyci özgürlüklerin, dünyevî çıkarcılığın, yararcılığın, hırslı girişimciliğin, yıkıcı rekabetin, teknolojik çılgınlığın aşırı pompalanarak eğitim anlayışımıza hâkim olması sonucu aşırı tüketim ve lüks yaşama hırsı ile psikolojiler bozuldu. İnsanlar gözleri kör eden tutkularına ulaşmak için harama bulaşmaktan, üstelik para sebepli tartışmalarla inanç ve törelerimizde asla yeri olmayan yaratılmışlara şiddete başvurarak eşine hatta anne babasına el kaldırmaya başladı.

•             Kadınların hayat şartlarından dolayı çalışmaya zorlanması, kadın istihdamına yönelik alınan teşviklerin artırılması, kadınların feminist etkilerle ve birazda dominant bir yapıyla fıtratlarının dışına çıkarak erkekleşmesi sonucu evlerde rol çatışmaları   başlamıştır.

•             Kadın erkek arasında eşitliği sağlamak yerine, yaratılışa uygun bir şekilde adaleti sağlamamız gerekiyor. Bize bir yerlerden slogan seklinde yapılan telkinlerle kadın hakları, kadının çalışma özgürlüğü, kadın-erkek eşitliği kavramlarının aşırı ön plana çıkarılması sonucu cinsiyetler arasında çatışmalar artmaya başlamıştır.

•             Anne, baba, dede, nine gibi hayat tecrübesi olan bireyler gereksiz yük sayılmaya başlanması. Onlar ya kenarda yalnız ya da huzurevlerinde kaldığı için tecrübe paylaşımı ve aktarımı olmadığından evlerde çocuk eğitimi olmuyor.Yeni evli çiftler çocuk eğitimini kitaplardan okuyarak hata yaparak, düşe kalka, deneme yanılma yoluyla çocuk büyütüyorlar. Tam çocuk eğitimini öğrendiklerinde çocuklar da büyüyor.

•             Aile eğitiminde modern çağın bu açmazını görerek, evlenmediği, çoluk çocuğa karışmadığı, hiç çocuğu olmadığı halde çocuk ve aile eğitim kitapları yazan, seminerler veren insanlar meydanlarda arzı endam etmeye başlaması. Evliliği, aileyi, aile içi problemleri bilmeden, anlamadan gençleri yanlış yönlendirmeleri sonucu “evet, anlaşamıyorsanız herkesin kendi hayatıdır ayrılabilirsiniz, yaşam sizin de hakkınız” şeklinde gençleri aile olmaktan veya birbirine tahammül etmekten ziyade kendi bireysel hayatını yaşamaya yönlendirmeleri.

•             Aile büyükleri de yuvanın korunmasına yardım etmek yerine “aman kendini ezdirme, eşine muhtaç değilsin, ayaklarının üzerinde durabilir, pekâlâ kendine yetebilirsin” gibi yanlış telkinlerle evliliklerin başlar başlamaz bitmesine sebep oldular. Sonuç olarak pekçok parçalanmış aile, şefkate muhtaç çocuklar ve kendisi de yıpranmış, tek başına yaşamak zorunda kalan insanların sayısı artmaya başlamıştır.

•             Ailenin birçok konuda çocuğunu serbest bırakması.Oysa gençlerin aynada görmediğini yaşlılar bir tuğla parçasında görebilirler.(1) Mesela evlilik konusunda sorumluluk almayarak tamamen onlara bırakması, gençlerin göremediği birçok şeyi beraberinde getirdiğinden istenmeyen sonuçlara, huzursuzluklara ve boşanmalara yol açmaktadır.

•             “Ailen uzak olsun” diyen ve bunu evlenme şartı haline getiren kadınların, anasına yapılan zulmün acısını kocasından çıkaran bırak aileyi, komşularıyla bile görüşmeyen kadınlar, dindar da olsalar aile birlikteliğini ayakta tutamıyor. Dolayısıyla ataerkil  aile yapısına dönmek belki mümkün değil ama var olan büyüklerimizle  beraber yaşamak için planlar düşünmeliyiz.


•             Okuma oranı ve maddi gelir düzeyi arttıkça çevresiyle ilişkilerini maddi çıkar üzerine şekillendiren bir nesil peyda oldu. Huzur, kişinin kendi evinde ve aile ortamında yaşaması ile sağlanır. Konunun daha iyi anlaşılması için aşağıdaki örneği vermek istiyorum. 2020 verilerine göre Türkiye’de huzurevi ve yaşlı bakımevlerinin bulunmadığı iller; Adıyaman, Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Erzurum, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Kırıkkale, Kilis, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak’tır. Bu durum bize bir şeyi işaret ediyor. Bu şehirlerde oturan her ferdi tebrik etmek yürekten kutlamak lazım. Yaşlı büyüklerine bakmayan bir toplumu Allah evlatları ile cezalandırır. Bunun sonuçlarını evlatlara ve gelinlere iyi anlatmak gerekir.

•             Çocuklarımızın akrabalardan uzak tutulması yaşanan olumsuzluklardan birisidir. Oysa aranan gerçek mutluluk aile dışında hiçbir zaman bulunamayacaktır.Çok arkadaşınız olabilir, “Ancak cenazenize, mutlu ve zor günlerimize yakın akrabalar iştirak edecek” bilincinin çocuklarımıza verilmesi gerekiyor.

•             İdealden ve kutsallıktan uzak, psikolojik savaş alanına dönmüş rollerle, âlimlerin yerini psikologların ve anti depresanların aldığı hayatlar oluşmaya başlamıştır.Hadislerin yerini istatistiklerin aldığı, Dervişleri küçük görüp yaşam koçlarını tercih eden, türbe ziyaretlerini bidat sayıp mucize doktor reçetelerine bel bağlayan,“hayat müşterek” sözünü her şeyi eşit yapacağız diye anlayan karı kocalardan oluşan birlikte ama yalnız çiftlerin oluşturduğu yaşam tarzları oraya çıkmıştır. (2)

•             Kadının erkekle kariyer ve makam yarışına girmesi nedeniyle ailede anne ve baba asli vazifelerini ihmal etmeye başlamıştır.  Güçlü aile, kadının çocukların terbiye ve talimi, erkeğin de onların nafakasını kazanma vazifesini üstlendiği ailedir. Makamlar ve kariyerlerden daha önemlisi ailedir. Makamlar geçicidir, kariyerler geç de olsa gelir, ancak elden giden ailenin telafisi, toparlanması mümkün olmaz.

•             Dizilerden, yarışma programlarından, yemek, evlilik ve magazin programlarından başlarını kaldıramayacak hale gelen toplumun gerçek hayatla bağları koptu. Diziler vesilesiyle ahlaksızlık, sıradan bir iş olarak gösterilerek toplumun temelleri sarsılmaya çalışılıyor.

•             Kadınların erkekler tarafından erkekleşmeye iteklenmesi. Çünkü dışarıda çalışan erkekleşmiş kadınlara daha fazla iltifat gösterince onlar da erkekleşmeye başlıyor. Daha fazla ilgi görmek için dışarıda çalışmayı tercih edince “yuvayı dişi kuş yapar” anlayışındaki şefkat ve merhamet timsali kadın gidiyor. Yerine, iş hayatı dişlileri arasında yıpranmış tahammülsüz, ben de çalışıyorum eşit haklara sahibiz gibi gerekçelerle huzursuzluk sebepleri artan bir kadın modeli karşımıza çıkıyor.


•             Aileler, kişisel gelişimcilerin de dolmuşa binerek çocuklarını başkalarıyla kıyaslayıp“Kendine güven, hayatının kontrolünü eline al, özgüvenini kazan, başarabilirsin” gibi içi boş laflar ile pohpohlanmaktadır.Çocukta olmayan donanımları ona yüklemeye çalışmaları,ondan çok şey beklemeleri hak etmeden, çalışmadan daha iyi yere gelme istek ve hırslarını artırmaktadır.

•             Çocuklara ve aileye özgürlük, bireysellik ve bencillik telkin edilerek gençlerin ebeveynlerden kopması , onları beğenmemesi sonucu aileden koparılıp ayrıştırılarak küçük küçük lokmalarla yutulmaya çalışılıyor. Aileden ve büyüklerin kılavuzluğundan ayrı kalan gençlerin hayatı anlamlandırma sıkıntıları ve sorularına sosyal medyada   cevap bulamamaktadır. Ailelerde“bir yere gider, daha kötü olur endişesi ve korkusu” nedeniyle çocuğun üzerine gidemiyor.

•             Çocuklara “Okul öncesi ve zorunlu eğitim üçgeninde, her kademede aileden koparılarak,sınav başarısı odaklı eğitim endişesiyle ders çalışacaklar, başaracaklar, başarsınlar” düşüncesiyle kitap yüklü merkepler halinde bilgi yüklemeye çalışılması sonucu çocuğun aile ile ilişkisini en aza indirmesi.

•             Çağımızın Ebeveynleri çocuklarının karşılarına çıkan engelleri hemen ortadan kaldırarak, çocuklarının hayatlarını basit ve kolay hale getirerek en büyük kötülüğü yapıyorlar.Çocuklarımıza hayatın her aşamasında mücadele edebilmesi için sorumluluklar verilmeli, alışveriş yaptırılmalı. Zarar eder, beceremez korkusuyla çocuklarımızın piyasayı öğrenememesi onların gelecek hayatlarında olumsuzluklar yaşamalarına neden oluyor.

•             Çocuğun anne-babayla geçireceği zaman çok önemlidir. Çocuklar söyleneni değil, yaşantıları örnek alır. Çocuklarımıza kişilik vermek için önce kendimiz yapmamız lazım.Çocuklukta yaşanan hayat senaryolarımızı çocuğun dünyasına olumlu tohumlar şeklinde ekmemiz gerekiyor. Mesela, hepimizin bir şekilde kişilik ve kimlik problemimiz var kendinizden utanıyoruz. Yerli ürün vesaire tavsiye etmiyoruz, kendimiz almıyoruz. Şu kaliteli yıkar, bu kaliteli diye en pahalı ya da yabancı markalı ürünler alıyoruz; dolayısıyla çocuklarımıza da sözümüz geçmiyor.

•             Her yere üniversite açarak çocukların ileride işine yaramayacak diplomalar, sertifikalar peşinde koşmanın çok bir anlamı yok. İnsan olmak, adam olmak bazı belgelere sahip olmaktan daha önde gelir. Gençler bir sürü sertifikaya sahip ama işsiz birisi olmak için çeşitli illerde üniversite okumaya gitmektedirler. Aileden ve olumlu manada mahalle ve çevre baskısından, çevrenin onları yoğurmasından kaçarak bireysel yaşamaları onları her tür manipülasyona da açık hale getiriyor.

•             Aile bireylerinin imkânlarının üstünde yaşamaya çalışması,aile bütçesini zorlamaları ailenin veya babanın ekonomik açıdan zor durumda kalarak yanlış kazanç şekillerine yönelmesini de beraberinde getiriyor.

 Aile üzerine yazdığımız birinci makalede Ailenin önemi,şimdi ise aile hayatımıza yakından bakarak eksiklerimiz üzerine kafa yormaya çalıştık. Sonraki makalemizde sağlıklı bir aile yapısı için alınması geren önlemler ve yapılması gereken faaliyetler üzerinde durmaya çalışacağım.
Mutlu yuvalar dileğiyle. Kalın sağlıcakla. Mustafa Altınsoy 31 Aralık 2022
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(1)          Mevlana
(2)          Nevzat Tarhan


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum